Etkinlik Takvimi
UCLG-MEWA Newsletter-5

BM İklim Değişikliği Zirvesi 27.04.2012

BM İklim Değişikliği Zirvesi

COP-15 (Taraflar Konferansı) olarak da anılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi, 7–18 Aralık tarihleri arasında Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da yapılmıştır. Zirveye 192 ülkeden 15 bini aşkın delege ile 30 bine yakın aktivist katılmıştır. Zirveyi, 5 bine yakın gazeteci izlemiştir. İki hafta süren ve 105 dünya liderinin katıldığı toplantı 19 Aralık 2009’da bitmiştir.

Sera gazlarının atmosfere salınmasının azaltılması ve yoksul ülkelere temiz teknoloji için milyarlarca dolarlık yardım yönünde anlaşmaya varılması hedefiyle toplanan zirve, küresel sıcaklık artışının 2 dereceye ulaşmamasını amaçlayan çalışmalar ve gelişmekte olan ülkelere mali yardım yapılmasını öngören ''Kopenhag Mutabakatı'' ile sona ermiştir.

Yerel yönetimler açısından, COP 15’e katılmak ve devletleri iklim değişikliğinin insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini giderme konusunda uyarmak çok önemliydi. Nitekim, imzalanacak anlaşmada yerel yönetimlerin endişelerini giderecek ve önerdiği çözümleri içerecek maddeler olması yönünde UCLG olarak büyük çaba sarf edilmiştir.

Bilimsel araştırmalar göstermektedir ki, İklim Değişikliği’nden en fazla Kentler ve Bölgeler etkilenecektir. İklim Değişikliği, dünya üzerindeki kentleri, su, ekosistemler, besin, kıyı şeridi ve sağlık konularında derinden etkilemektedir. Kentler, dünya yüzeyinin yüzde birinden daha az bir alan kaplamakta, ancak dünya nüfusunun yarısından fazlasını barındırmaktadırlar. İşte bu nedenledir ki, çoğunluk İklim Değişikliği’ne karşı verilen mücadelenin kentlerde kazanılacağına ya da kaybedileceğine inanmaktadır. Ne var ki, anlaşmaların mevcut metinlerinde, yerel ve bölgesel yönetimlere çok az atıfta bulunulmaktadır.

Dünyanın az gelişmiş ülkelerindeki kentsel nüfusun dörtte biri, düşük rakımlı kıyı bölgelerinde, deniz seviyesinin yükselmesi, su baskınları ve kasırga riski altında yaşamaktadırlar. Bu nedenle, İklim Değişikliği artık sadece bir enerji ve salınım konusu olarak görülemez: uyum/adaptasyon konusuna daha büyük ağırlık tanınmalıdır.

UCLG, en baştan itibaren, yerel yönetimlerin çözümün bir parçası olduğunu savunmuş ve tüm stratejisini buna göre belirlemiştir. Eğer kalkınma stratejileriyle irtibatlandırılmazsa, bir İklim stratejisinden bahsedilemez. Nitekim bu, yönetişimin, iyi yönetişimin ve halka en yakın yönetişim alanlarının neden en önemli rolü oynayabileceklerinin bir göstergesidir. Halen binlerce kent yenilikçi politikalar oluşturmakta, halkı bilinçlendirme çalışmaları yapmakta ve bu konudaki zihniyetleri değiştirmeye çalışmaktadırlar. Sağlığın ve yaşam koşullarının korunması yerel yönetimlerin doğrudan sorumluluğudur. Bu da, kentsel gelişme, enerji ve çevre konuları arasındaki ilişkinin sürdürülebilir yönetimini gerektirmektedir.

UCLG ¬- Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı ve ICLEI gibi diğer ortak yerel yönetim örgütlenmeleri, uluslararası anlaşmalarda Yerel ve Bölgesel Yönetimlerin rolünün resmen tanınması için, Yerel Yönetim İklim Yol Haritası’nın uygulanması yönünde, fark edilebilir bir şekilde, aktif olarak çaba göstermektedirler. Dünyada yüzlerce yerel yönetim, yeni küresel anlaşmada yerel ve bölgesel yönetimlerin yasal, kurumsal ve mali açılardan güçlendirilecekleri, geniş kapsamlı bir metin oluşturulması yönünde hükümetlerden talepte bulunmak üzere harekete geçmişler ve çaba göstermişlerdir. Bu bağlamda binlerce yerel yönetim biraraya gelerek, Haziran 2009’da ulusal hükümetlere yönelik ortak bir çağrıda bulunmuşlardır.

Bu çağrıdaki temel mesajlar şunlardır:

  • Yerel ve bölgesel yönetimler, bir yandan altyapı ve hizmet sunumu işlevlerini yerine getirirken, diğer yandan iklim değişikliğinin sonuçlarına hazırlıklı, iklimle dost bir kentsel büyüme tasarlama ve uygulamada belirgin bir rol oynayabilirler.
  • Yerel ve bölgesel yönetimler, yerel yönetimin oynayabileceği anahtar rolü dikkate alan, ve uyum önlemlerinin kentlerin ve bölgelerin karşı karşıya oldukları kalkınma gerçeklerinden ayrı uygulayamayacağını bilen bir UNFCCC (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi) Uyum Fonu’na ihtiyaç duymaktadırlar.
  • İyi yönetilmekte olan kentsel alanlar çözümün önemli bir parçasıdırlar. Dolayısıyla, bu konulardaki finansman olanakları, orta ve uzun vadeli finansal gerekliliklere odaklanarak kentlere ve bölgelere tümüyle hitap edebilmelidir.
  • Amazon bölgesindeki yerel yönetimler, ormanı korumak için gerekli önlemleri almaya hazırdırlar; Amazonlar’ın korunması konusunu, uluslararası anlaşmada açıkça yer alan bir bölüm olarak görmek isteriz.
  • Kentler, salınım azaltma ile ilgili ulusal ve hükümet hedeflerinin yerine getirilmesinde merkezi konumda olabilirler ve risklerin azaltımı ile ilgili uygulamalar kentsel planlama ve yönetişimin birçok düzeyinde yapılabilir. İyi planlanmış ve iyi yönetilen kentler hem yüksek yaşam standartları sunarlar, hem de düşük seragazı salınımları sağlarlar.

Bu çerçevede, yerel ve bölgesel yönetimlerin ulusal hükümetlerden ve Birleşmiş Milletler’den talebi, uluslararası müzakerelerde yerel yönetimlerin ortaklığına gereksinim duyulduğunu kabul etmeleridir. Bu nedenle, “Taraflar, yerel ve alt-ulusal yönetimlerin azaltım ve uyum girişimleri yürütmede oynadıkları rolü tanırlar ve bu anlaşmanın derhal uygulanmasında ve anlaşmayla ilgili eylemlerin tanımlanmasında aktif katılımlarını isterler” şeklindeki bir cümlenin, anlaşma metnine eklenmesini istemişlerdir.

Ancak, önemli taahhütlerde bulunulmuş olsa da, yasal olarak bağlayıcılığı olmayan hedefler ve yerel ve bölgesel yönetimlerin önemli rolünü kabul etme eksikliği, “Kopenhag Mutabakatı”nın İklim Değişikliği ile başa çıkmada ne yazık ki çok yetersiz kalacağını düşündürmüştür.

Nitekim, yasal bağlayıcılığı bulunmayan ve daha çok “uzlaşı” niteliği taşıyan mutabakat metninde küresel ısınmada etkili olan sera gazı salınımının önemli oranda kısıtlanması gereğinin bilimsel açıdan da desteklendiği vurgulanarak, ''bu çerçevede küresel sıcaklık artışının 2 dereceden daha az olmasını sağlamak amacıyla gaz salınımında kısıtlama yapılması gerektiği'' ifade edilmiştir. Mutabakat metninde, gelecek yılın sonuna kadar üzerinde uzlaşılan konulara yasal bağlayıcılık getirilmesinin ele alınması önerisi de yer almıştır.

Mutabakat metni, gelişmekte olan ekonomiye sahip ülkelerin bu alandaki çabalarının yine kendileri tarafından gözlemlemesini ve gözlem sonuçlarını iki yılda bir BM'ye iletmesini öngörmektedir.

UCLG Eş Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Kadir Topbaş da, COP 15 bağlamında düzenlenen önemli yan etkinliklerinden biri olan “Belediye Başkanları İklim Zirvesi”ne katılmıştır. C40 İklim Liderler Grubu, ICLEI – Yerel Çevre Girişimleri Uluslararası Konseyi ve Kopenhag Belediyesi tarafından düzenlenen toplantıya, dünyanın çeşitli kentlerinden birçok belediye başkanı ve üst düzey yerel yönetici katılmıştır.

Resimler


#